Sırf sinirimden açtım bu blogu.Uyuşuk muyum neyim,yazmayı da ,okumayı da severim ama yoktu bir blogum.Kim derdi iğrenç,sapık bir adam vesile olacak bloguma...
Nasıl bir zihniyettir bu,sapkınlıktır.Babam yaşında bir adam otobüste ve çıkasıca gözleri sürekli üzerimde.
Farkettiğim anda dur kızım dedim kendime,hatırla "ömür törpüleyen şehir" de yaşamıştın bunu sen daha önce.tarih tekerrür ediyor sadece.Takip ettim bir süre,bekledim.Hareketlerini,bakışını,ifadesini....Yanılmamıştım keşke de yanılsaydım.
Elimde sabah hastaneye giderken unuttuğumuz babamın kalp grafisi.Stres ve sinirden rulo haline geldi,sopa vazifesi görecek birazdan babam yaşındaki adamın kafasında.
Ayıptı büyüklere el kaldırmak yurdumun topraklarında,benim zihniyetimde insana el kaldırmak hiç yoktu oysa.Yaptığımdan utandım aslında.
Bu aralar Sylvia Plath ve Polyanna arasında dalgalanan ruhumun,Orta Asya ve Anadolu'dan gelen cengaver tarafı şahlanmıştı o anda.
Çocukken oturduğumuz lojmanda bütün çocuklar kim daha uzağa tükürecek diye iddialaşırken,ben öyle şeyler yapmam diyip ,çıtkırıldım kız edasıyla,öğrenmediğim için kızdım kendime.
Canım babamın kalp grafisi , gözü dönmüş sapkın adamın burnunun ucunda ,aman dikkat değmesin sakın,vurma onunla, kirlenmesin o iğrenç adamın temasıyla.
Sesim kendime yabancılaştı artık ondan sonra.İlk kelimem,hatırladığım tek şey şu an:"utanmıyor musun?"
Utansa yapar mıydı hiç?Karısının , kızının saçının teli görünmesin,saklansınlar örtülerin altına sözüm ona diğer alemde yanmak korkusuyla.Ben kotum,yarım kollu t-shirt ve spor ayakkabılarımla 30 dk. otobüste yolculuk edeyim bu psikopat adamın bakışları altında.
Adana'm,büyüdüğüm şehir,herkesi sıcaklığıyla kavurur,beni burda bulunmak sevindirirdi oysa.Bugün yapıştı işte boğazıma,bunalttı,daralttı,şöyle Akdeniz ,Ege kıyı şeridine taşınsam dedirtti birden,belki de "Gavur"lar diyarına...
Güzel,güneşli günler görmeyi umut ederek uyanmıştık 29 mart sabahına.Adana'm çürüyen metroları,olmayan şehir planı,dünyadaki ilk ve tek caddeden büyük kaldırıma sahip olan bulvarıyla büyüdüğüm şehir eriyip,geriliyordu gün be gün.
Nolmuştu buraya,ne değişmişti de,önceden sokaklarında herkesin şortlarla,askılı t-shirtlerle dolaştığı ve kimsenin kimseye bakmadığı bu kentin aydın sokaklarına.
Neye kızdım ,kime kızdım bilemedim bu işin sonunda....
Gitmek gelir içimden,
Gitmek uzaklara,
Çekip alır bir deli rüzgar,
Tutar kara
Gemiler bensiz gider
Hayali uzak limanlar
Avucumda tütün sarısı
Birde yaşanmamış zamanlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder