Perşembe, Ekim 29, 2009
Me,Myself and I
Ne çok şey var yazacak ama günlerdir içimden gelmiyor bir türlü yazmak.Vaktim olmadı ,doğru,ama istenirse her şeye vakit bulunur ya ,ben istemedim demek ki yazmayı.
Kocaman bir şehri ardında bırakmak,tek başına cengaverliğe soyunmak,başkaldırmak bu olsa gerek.1000 km uzak bir şehirdeyim şimdi.
Semt adlarını bile zor aklımda tuttuğum, sürekli Gaziemir’i unuttuğum,otobüs numaralarının birbirine karıştığı bir şehirde tek başımayım kendimle.
İstediğim buydu ve sonunda oldu sanırım.Tabi eksiklikler var ,aylardır zihnimde birikenler ve hayal ettiklerimle örtüşmedi şu an yaşadığım tablo ama napalım onun adı da “kader” dedikleri şey galiba.
Gitmek ,bunu yapabilmek bazı şeylere çözüm müdür bilmiyorum,telefon açıp sürekli geri dön diyen biri varsa çok daha zorlaşabiliyor geldiğiniz noktaya alışmak.Ama bu parkur bana ait ve hangi noktada duracağımı ben belirleyeceğim,çatlak seslere kulak asmadan…
Bir evim var yalnızca bana ait.Saat sınırlamamın ,temizlik vb. zorunluluklarımın olmadığı ,zorunluluk olmayınca daha da istekle hareket edebildiğim ,benim keyfime hizmet eden bir ev.İnternetten 2 gün araştırarak bulduğum bir stüdyo ve aslında işyerime çok uzak.Otobüslere ,toplu taşıma araçlarına çok alışkın olmayan bünyem için zahmetli oluyor sabahın ilk ışığıyla yollara düşmek ama o bile keyifli “only me” hayalimin gerçekleştiği şu günlerde.
Evimi benim için çekici hale getiren,internette gördüğümde yeşil ışık yakmamı sağlayan şey eşyalı bir stüdyo olması.Perşembe yaptığım iş görüşmesi için cuma günü aranıp,pazartesi başlıyorsun dendiğinde hemen bulabileceğim maksimum buydu.Öğretmenevi kimliğim ve bu şehirde ailesiyle yaşayan evli bir kuzenim olmasına rağmen,saçma sapan öğretmenevi prosedürleriyle uğraşmamak,başka birinin yanında kendimi sığıntı ,ezik hissetmemek adına,bu stüdyoların sahibiyle sıkı bir pazarlık yaparak,depozito ve kontrat olmaksızın buraya yerleştim şimdi.1-2 ay sonra muhakkak buradan başka bir eve taşınmam gerekiyor çünkü burası benim istediğim gibi canım sıkılınca deniz kenarına gidebileceğim konuma sahip değil.Şu an bulunduğum nokta itibariyle canım sıkılsa kendimi dağlara,taşlara vurabilirim ancak ve ancak.
Çalışmaya bir noktadan başlamam gerekiyordu ,evde oturmak beni her geçen an daha da bunaltıyordu ve şimdi istediğim gibi bir işte çalışıyorum.Bana 2 gün sonra başlıyorsun demeseler ,birazcık düşünme mühleti verselerdi belki ben burada olamazdım şimdi.Düşünür ,taşınır,vazgeçerdim belki de.
Herkes ister minimum 3000 TL maaşla, çok iyi bir pozisyonda işe başlamayı ama bu sadece ütopyadır,deneyimsiz ve çokta vasıflı olmayan,reputable bir üniversiteden mezun olmamış Türk evladı için.
3 günde bile çok şey öğrenebildiğim bir işim var şimdi.Nato fonetik alfabesini ezberlemem,ihracat teslim şekillerini,düzenlenen belgeleri öğrenmem ve en önemlisi dünyanın dört bir yanından farklı aksanlara sahip insanlarla skype aracılığıyla İngilizce konuşmam ,konuşmak yine neyse,onların bana ne dediklerini anlamaya çalışmam gerekiyor ve hal böyle olunca maksimum performans göstermem bekleniyor benden.
Nihayet bugün tatil,ben gidip kendime ilk iş olarak bir yastık satın almalıyım ve bu yastık pamuk yada elyaftan yapılmış olmalı.İlk gün bulduğum kaz tüyü yastığı,2 m uzaktan bile fark edilen kokusu sebebiyle satın almaktan vazgeçince 3 gün yastıksız uyudum neyse ki bu çok zor bir durum değil benim gibi düze yakın yastıkta uyuyan biri için.
Çok insanla tanıştım,kendime bir trekking grubu ,gidilecek birkaç mekan buldum ve tiyatro sezonunun açılmasıyla birlikte aynen alıştığım tiyatro düzenimi devam ettireceğim,daha çok oyun izleme imkanı bulabileceğim bu şehirde.
Uygulamaya koyabildiğim bu radikal kararın bana kesilen bir faturası tabi ki olacaktır.Seçimlerimin bir alternatif maliyeti var muhakkak.Geride kalanlardan özlediklerim ,belki pişmanlıklarım ,”keşke” lerim olacak,an gelecek özlem duygularım ağır basacak birkaç damla süzülecek gözlerimden ama bu benim hayatım .Şimdiye kadar bencillik nedir gerçek manada bu duyguya yabancı olan benliğim , almamayı kanıksamış,vermeye alışmış,bunu da çok normalmiş gibi kabullenmiş ,yaşam tarzı olarak benimsemiş varlığımın ilk başkaldırısı bu.
Hayata bağlayacak bir şey istiyor bazen insan yanında, aşk değil,sevgi değil asla,anlayış,bir yaşama sebebi,bir koku ,mis gibi bir ten kokusu ve en önemlisi güven ama ben bunu istemekten bile vazgeçiyorum artık,kendime alışacağım,yollarım izin verdiği,yürümeye,koşmaya gücüm yettiği , kendi gücümle gidebildiğim yere kadar …
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Nif dağının tepesine tırmanırken tüm ekibin aramıza yeni katılmış bir kıza ilgiyle sorduğu sorular ve Sezgin Abla’nın “Güzel kızlar sadece İzmir’de olmuyormuş demek ki” cümlesiyle dikkatimi üzerine topladın.Sakinlikle verdiğin cevaplardan 1,5 yıldır dağa çıkmadığını ve bu şehire ilk adımını birkaç gün önce attığını öğrendim.
"Yoksa sen Dişigeyik misin" soruma hayret ve içtenlikle karışık çocuk gülümsemenle karşılık verdin.Elini dudaklarına götürdün, sus işareti yaptın.Hayatımda gördüğüm en güzel dişlere sahip dişiyle tanışmış oldum.
Dün çok üşüdün , inşallah hasta olmamışsındır.
Hoşgeldin Smyrna'ya , hoşgeldin aramıza
Yılmaz Bey,
Şaşkınlığım hala sürmekte nasıl böyle bir tahminde bulunabildiğinize ve bu tahminin nasıl bu kadar isabetli olabildiğine dair.Yazdığınız gibi bizimki Nif zirvesine tırmanmak değil,kemiklerimize işleyen soğuğunda etkisiyle tepelerde dolanmak olabildi ancak.
Yeni insanlarla tanışmak tabi ki çok keyifli fakat benim his dünyamı katışıksız yansıtan bu blogun kapıları gerçek hayata kapalıydı siz gelene kadar.
Bir istisna dışında,beni gerçek hayatta tanıyan hiç kimse bu yazılanların tamamına vakıf değil.
Kısıtlanmadan , düşüncelerime ket vurmadan,kendime sınır tanımadan,içimden ne gelirse yazmayı istediğim için, varlığımın kapılarını beni hiç tanımayan,ön yargısız,nötr bir dünyaya açtım yazdıklarımla.
Ne yazık ki gerçek hayatta insanların sakin anlarında birbirleriyle paylaştıkları,konuştukları her şey,gergin zamanlarda birbirlerine doğrulttukları silahlara dönüşürler.Yüksek duvarlarla çevirmediğim,guardımı almak,maskemi takmak zorunda olmadan yaşayabildiğim tek mabedim bura benim.
İstem dışı bir şekilde gerçek ve hayal dünyamın ikisine birden şahit olduğunuz için sizi tanımak konusunda ne hissedeceğimi gerçekten bilmiyorum.Sıcak karşılamanız ve nazik sözleriniz için teşekkür ederim.
Seni koruyan kalkanını, benim yorumumu yorumlarken bana kaldırmışın.Nif zirvesi kadar uzak ve soğuk yorumun donmama sebeb oldu. O sıcak gülümsemenin sahibesinden böylesine buz kütlesi bir yorum beklemiyordum.Aramızda beş yaş fark olmasına rağmen siz ,bey kelimeleri durduğun mesafeyi anlamak için yeterlidir
Yılmaz Bey,
Beni anlamak için , kullandığım kelimeler size kafi gelmiş olabilir.Hayatımda sadece birkez gördüğüm,bir sus işareti ve gayriihtiyari bir gülümseme dışında hiçbir diyaloğum olmayan bir insanın bana durduğumuz noktadan,mesafelerden bahsedebildiği trajikomik yorumu karşısında , benim kelimelerim kifayetsiz kaldı.
Bodoslama dalmak bu olsa gerek …
Uysal görünüyordun oysaki.Maaşallah cevaplar tokat.Düşündümki haklılık payın büyük.Ben seni burdan sürekli okuyorum lakin sen beni tanımıyorsun.Özür dilerim
Okuduğum satırlardaki felsefi derinliğin içinde kaybolup gittim... Sanırım yazıyı bir kez daha kelime kelime okumam gerekecek... Mutluluklar diliyorum...
Yorum Gönder