Cumartesi, Temmuz 04, 2009

sivri dilin taş kesildi,noldu yazamadın kramp mı girdi parmaklarına

Sınav bitti.Tam 1 aydır beklediğim bir sınavdı bu.

Sorulardan biri şöyle “Şu anda vizyonda olan melekler ve şeytanlar filminin başrol oyuncusu aktör kimdir?”

Şık yok, ismi yazmanız gerekiyor.Ve yokkkk hatırlayamıyorum.Adamın yüzü gözümün önünde ,Terminal,Da Vinci Şifresi’nde oynadı ama adı yok.En sonunda kendi kendime çok bilinen yabancı erkek isimlerini saymaya başladım.Michael,Henry,Adam,John,Rick ve sonunda Tom Hanks.

İlk Osmanlı tiyatrosu olan eserin “Evlenme” kısmını hatırladım ve üstüne birazda salladım “Şair Evlenmesi” hiç yaratıcı olmayan bir biçimde oldu “Kız Evlenmesi”

Sonuç ne olur bilinmez,400 kelimeyi geçmesi gereken kompozisyonun geçtiğini umuyorum,ama deveye hendek atlatmaktan zor geldi en kolay yaptığım iş olan yazmak.Sivri dilim oldu lal,keskin kalemim köreldi,anlayamadım kendimi…

Bir ekonomist olarak , ekonomisi pamuk ipliğiyle IMF' bağlı olan canım ülkemde employment kategorisine dahil olamadım henüz.Üzülerek söylüyorum ki benim ekonomistliğim annemin ekonomisini çökertmeye yarıyor hala.

Kendi özgür ve hür irademle inat edip bankacı olmayacağım naralarıyla gezdim durdum 4 aydır.Daha yaşım gençmiş nasıl olsa olurmuşlarıysa çok dinledim bu süre zarfında,teselliye ihtiyacım olduğunu düşünen bünyeler tarafından.

Diyemiyorum tabi “Teyze benim ruhum yaşlı,sen bakma bu bedene.Ben ne med cezirler yaşıyorum her gün kalmakla ,kalmamak arasında.Sonra henüz yer kürenin bütün arka bahçelerini görmediğime karar verip,vazgeçiyorum,kıyamıyorum anneme,babama kalmaya devam ediyorum .

Çözüm üretmeye çalışıyor herkes kendi çapında,tabi benim bu unemployment durumuma,her kafadan bir ses çıkıyor,yoruluyorum dinlemekten.

Sen bankacı olabilirsin,rahatlıkla üstesinden gelirsin niye istemiyorsun bakalım,

Seni buralar paklamaz yurtdışına git en iyisi sen,

Adana’dan gitmen lazım burada artık iş kolu kalmadı,

Naif, hassas bir kızsın sen yapamazsın öyle satışta,pazarlamada…

Yeter diye bağırmak geliyor içimden.Kimseyide kırmayı asla istemem.Susuyorum.

Çok düşünmek iyi gelmiyor bana,o kadar yoruyor ki bazen beni,keşke diyorum nadasa alabilsem kendimi,şöyle uzun bir uykuya dalsam 1 sene uyanmadan uyusam,sonra kaldığım yerden devam etsem yaşamıma…

Yapmam dediğim şeyleri yapar oldum,kendime uzak düştüm hatta beklide çok yakın oldum,ama o kadar içiçeyim ki kendimle, hayatımda ilk defa sıkıldım benliğimden.
Dünyayı,insanları,varlığımı sorguluyorum.Hareketlerine bakıyorum insanların, hepsine uyuz oluyorum.Gitgide asosyal,kimseyle anlaşamayan,sorunlu bir yaratığa dönüşmekten korkuyorum.

Can yoldaşım kitaplarımın yüzünü açmaz oldum,film izlemez,gözlerim düz çizgi haline gelmiyor artık gülmez oldum.

Anneannemin arkadaşı olan teyzenin “ aaa kızım çok günah takma öyle baş parmağına yüzük” cümlesine verdiğim gayri ihtiyari cevaplada inançsız,kafir oldum.

“Benim tanrımın günah kriteri bu değil teyze”

Anneannem ve arkadaşı olan teyzenin açık kalan ağızları,annemin hah yine yaptın yapacağını der gibi bakan güzel gözleri ve hafif gülümsemesiyle kalakaldım öyle ne diyeceğimi bilemeden,bir kere kaçmıştı işte ağzımdan.

Farklılıklara saygı göstermeyi ,hiçbir ayrım yapmamayı öğütleyen ,çok hümanist bir yaklaşımla büyütüldüm ben. Önceden insanlığın tanrıya ulaşma yollarının,tarzlarının birbirinden farklı olduğuna inanırdım.

Zaman işte yıktı geçti her şeyi.Şeklini almamış bir alçı gibi hafızamda yer kaplayan düşünceler okudukça ,dinledikçe,sadece bakmayıp aynı zamanda gördükçe yontuldu,törpülendi,kendi evrimini devam ettirdi.Yeryüzünde aldığım son nefese kadar da oluşumu tamamlayamayacak belli.

Blogumun ilham kaynağı;Sapık ve İğrenç Adamı(SİA) ,insanları yakarak öldürebilen,sevgilisinin kafasını kesip paketleyebilen ,kızlarını tecavüzcüsüyle evlendiren insanları,yardım adı altında toplanan paraların kimlerin elinde heba olduğunu,gerçekmiş gibi inanılan hurafeleri,namus cinayetlerini,berdelleri,biri açlıktan ölürken diğerinin tabağında bıraktığı pirinç tanelerini,40-50 yaşında adamlar kapımızın önünden çöpleri toplarken,1 tanesi 10 tl’ye içilen krema dolu, kalori bombası kahveleri gördükten,ailemin hikayelerini dinledikten sonra artık eminim benim tanrımla sizin tanrınız aynı olamaz zaten ...