Çarşamba, Eylül 02, 2009




Yazmadan geçemeyeceğim,pazar günü sinemaya gittim,izlediğim filmi çok sevdim. Inglourious Basterds ,Soysuzlar Çetesi.Benim birilerinin kafasını gözünü patlatmak,karnını tekmelemek,playstation oynarken en iddialı olduğum Mortal Kombat karakterim Kitana’ya dönüşmek istediğim ,şiddete eğilimli olduğum zamanlarda aynen filmdeki kızları taklit etmek istediğim filmin ,Death Proof’un sahibi,bir ayak fetişisti o,Tarantino.Ve kendine has teknikleriyle yapmış yine yapacağını ,filme bayıldım.

Yaklaşık 2-3 saat içinde “ömür törpüleyen şehir”e uzun zaman sonra ilk kez ayak basacağım ve bu aslında hiç hoşuma gitmiyor.Umarım işim çabuk biterde hemen dönerim.

Bu hafta ,bu evrak toplamaca işleri , sağlık işleri ,koşuşturmaca beni çok yordu,halsiz hissediyorum kendimi.Ve sanırım bir süre daha devam edeceğiz böyle,sürekli şehir değiştirerek,yollar teperek.Yeni yüzler,yeni insanlar,yeni tatlar herşeyin yeni olduğu,yepyeni bir hayat.

Delilik bu,akıl karı değil aslında, ardında bin türlü şey bırakıp ,hiç bilmediğin bir şehre doğru tek başına yola koyulmak…
“Emin olamazsam,geri dönerim” diyor içimdeki ses; sırf düşünmeyi yasakladığım halde ,bana itaat etmeyen beynimin “hayır, hayır, gidemezsin,yapamazsın” diye zıplayan odacığını sakinleştirmek için.

Bana ne gelecekse benden gelsin,ne olacak ki yani, çok çok kendi b.kumda boğulurum işte…

“Don't question why she needs to be so free, she will tell you it's the only way to be”