Perşembe, Kasım 19, 2009

Kocaman bir tebessüm,mutluluk ve teşekkürle deliler teknesine adanmıştır

Üniversitede ki çok sevdiğim bir hocam yazınızı okusaydı “iktisatçı her şeydir"diye cevap verirdi size.”Sosyologdur,ekonomisttir,işletmecidir,müşteridir,satıcıdır,her şeydir.”

Ne yazık ki yazma yeteneğiniz , felsefi derinliğiniz,iyi gözlemciliğiniz vb. sahip olunan özellikler bir saatlik mülakat esnasında ortaya çıkabilecek yetenekler değil,hoş ortaya çıksa bile bunlar sizin bankada yada herhangi bir işte sabah 08:00,akşam 18:00 çalışmanız için çokta gerekli özellikler değil.En ucuz varlığın insan olduğu bir ülkede,kim ister ki her şeyi sorgulayan ,didikleyen bir çalışanı.

Siz yazmak konusunda bile taşra üniversitesinden mezun birinin yeteneğiyle ilgili böyle hayrete düşerken ,neden bir işveren Ankara,İstanbul dahilinde ki üniversitelerden mezun olan birini işe almak yerine taşra üniversitesinden mezun birini işe almak istesin ki?

Benim işsizlik sorunum babam,dayım,amcam,eniştem ve bilumum iş bulma potansiyeli olan insanların,zerre kadar çabası,etkisi hatta haberi bile olmaksızın ,tamamen kendi çabalarımla son buldu.

İİBF mezununun kaderidir banka ama ben hiç bankada çalışmak istemedim ki.

Hep hayal ettiğim gibi ;içinde deniz barındıran bu güzel kıyı şehrinde,denizle ilgili ve uluslararası bağlantıları olan bir firmada yurtdışı satışta çalışıyorum.Hem de ürünü satmak için benim takla atmama ,pazarlama yeteneğimin olmasına,ekstra çabalara gerek kalmıyor. İnsanların görünce kaçmak isteyeceği konuma düşmeden,kasmadan germeden oluyor bütün bunlar,çünkü ürün kendini satıyor. Converse , kot pantolon vs. en rahat giysilerle çalışıyoruz çünkü müşterilerle yüz yüze değil,skype aracılığıyla iletişim kuruyoruz.

Umarım popüler kültür ve sanal gündemlerle oyalanan yurdum insanının işsizlik sorunu da benim gibi hayal ettikleriyle örtüşecek şekilde çözülür en kısa zamanda.

Hayalimle,yaşadığım arasında bir eksik var ,düşününce bile soluğum kesiliyor,canım yanıyor ……

Kocaman yeryüzünde bir kum tanesiyim.Yürüdüğüm uçsuz bucaksız yolumun hem karanlık hem aydınlık tarafı ,gecesi,gündüzü,ağaçlarımın dört mevsimi var benim.Yapraklarım baharda yeşerir,sonbaharda dökülür,dallarım buz tutar kış aylarında,Ağustos sıcağında kavrulur benim bedenim.

Tek duygu barındırmam içimde,tek renk olmaz benim duvarlarım.Bilirim grinin ,asil siyahın ,pembelerin,kırmızının ve eleğimsağmanın her tonunu,hepsini de hakkıyla yaşarım.

Yanarım,pişerim,ağlarım,düşerim,yine de eğilmez başım,dişiliğimin gücüne güvenir,dik durmayı bilirim.Zorlarım sürüklerim kendimi bir adım fazladan atmak,bir soluk daha almak için.Canımdan can kopar ,acıyı her hücremde hissederim ama yine de yaşarım ben.

Öyle bir aşk ki bu nefes almaya dair,öyle bir hırs ki bu toprağa tırnaklarını kenetlemiş,kendi kanıma ,canıma olan tutkum öyle derin ki benim ,vazgeçmem kendimden.

Söze olan zaafımdır bana duygularımı yazdıran,kelime ve müziktir hislerimin tercümanı.

Felsefe filozofların işi ,bense onların bıraktığı kırıntıları gagalayabilirim ancak ,okuduklarım,okumadıklarımın yanında nedir ki,bildiğimi bile bilmiyorum bazı şeyleri.Felsefe yapmak şöyle dursun büyük resmi bile algılamak zordur bana.Oldum dersem yenilirim,yinelerim,vazgeçerim yenilenmekten.

Olmadım hiç ve olmayacağım hiçbir zaman .....