Salı, Ekim 20, 2009



Yatağın ters tarafından kalkmış halim ,”bezdim dünya senden” surat ifademle pek sevgili kuaförümü ziyarete giderken ,benim uyuz olduğum ,çok meşhur plastik bardaklı kahveler zincirinin pek piyasa bir şubesinin önünden geçmekteyken birilerinin bana seslendiğini duydum.

2 arkadaş .Aynı okulda 7 yıl okunmuş,birbirimizin ilkokul sonrası ilk günleri ve lise yıllarının son günlerine şahit olmuş,hala her yıl istisnasız doğum günü,bayram seyran kutlamış,can sıkıntısı,dibe vuruşlar ,hastalık ,sağlık,mezun olma ve hatta olamama gibi mutsuz/mutlu haberlerinden her daim haberdar olmuş ama niyeyse dost diyemediğim 2 kadın.

Sarıldık , koklaştık , ayak üstü pek seviştik ,otur ısrarlarına rağmen inatla oturmadan ayakta yaklaşık 30 dakika dem vurduk hayatın akışından.

“Görüşelim muhakkak , toplaşalım hatta okulu ziyaret edelim ,hocaları da görürüz “ sözleri arasında vedalaştık.Tam ayrılırken duyduğum cümleyse içimden küfretmeme neden oldu ”Biz her akşam 19 gibi buradayız,uğra istediğin zaman”.

Severdim ikisini de ,iyi kızlardı.Ayrılmayan 5 hatunduk biz ve inanılmaz maceralarımız vardı.Ama üniversiteyle iyice ayrılmıştı önce ki yıllarda paralel olan yollar.5 kadının, 5 farklı şehirde, geçen zamanla biriktirdiklerimiz ve şekillenen dünyaları kesişmiyordu artık eskisi gibi birbiriyle.10 sene önce hepimiz aynı marka pantolonun aynı modelini giyerken,bugün herhangi bir korelasyon kurulamazdı bizim aramızda.

Açmıyordu beni hergün sırf kendini göstermek için gidilen ,kim ne giymiş,kimle birlikte gelmiş muhabbetleri dönen ciks mekanlar.Ve bu tikky mekanlara hergün bayılan onlarca Türk Lirası.

Bölünerek çoğalıyordu bu zincir bu şehirde,içinde çok az şey barındıran şehrin tek üniversitesinin içinde bile açılmış bundan bir tane.Üniversite öğrencisi ucuz yer,içer,parası pulu kısıtlıdır,kimse gelmez buraya diye düşünmemelerine yol açan müşteri potansiyelini görmüş , arpa boyu yol ilerlemeye niyeti olmayan Adana’mın tek üniversitesine açmışlar “franchise” larını.

Denenmemişi denemeyi,yeni şeyler öğrenmeyi ve kaliteye para vermeyi daima severim ben ama anladım kendimi.Cimriyim ben,cimri ve inatçı ve muhalefet ve uyuz.

Bu tamamen benim eksikliğim.Kahveyi her ayrıntısıyla anlayabilecek bir kültürüm,kahve düşkünlüğüm,damak zevkim olmadığı için pek bir şey anlayamadığım kalori bombası ,maksimum yağlı,taşikardi yapan,plastik bardakta,üstünde ismim yazan,benim kişisel tercihlerim nedeniyle muhtemelen içi buz dolu olan kahveye minimum 7, bilmiyorum maksimum kaç Türk Lirasını her gün vermek hiiiiiç bana göre bir şey değildi.

O kahvenin Costa Rica,Kolombiya,Kenya,Fil Dişi Sahilleri yada hangi cehennemden geldiği ,çeşidinin Arabica, Robusta yada ne halt olduğu ,tadının,aromasının dolgun,odunsu,çiçeğimsi olmasının ,içince verdiği hissiyatın güney bilmem nerenin, x çölünün z dağlarının rüzgar kokularının rehasını uyandırdığının benim için hiç mi hiç önemi yoktu.

Bu olay bana tamda gününde gelmişti. Benim hayatım böyleydi daima,kader ağlarını örer,bana da bolca düşünecek malzeme çıkarırdı ,sanki önceki sevkiyatta, beynime gelenleri düşünmeyi bitirebilmişim gibi …

Bugün öğleden sonraki rutin hastane ziyaretlerimden birinde güzel bir kız çocuğu koridorda ağlıyordu ve yanında kimse yoktu. Çocuklara hassasiyetim var ama uzaktan severim ben hatta şımarık çocuklara da pek ilişmem.Ama bu güzel kız tek başına olduğu için yaklaştım ona.Neden ağladığını sordum ,kardeşim dedi.Kardeşi boncuk gözlü bir çocuk ve henüz 8 yaşında .Lenfoma (Lenf kanseri).Aile Şanlı Urfa’dan gelmiş buraya tedavi için.3 çocukları var .2 yıl önce başlayan oğullarının hastalığı ,zaten maddi imkansızlıklar nedeniyle zorla okula yolladıkları kızlarını okuldan almalarına sebep olmuş.Koridorda gözyaşı döken ailenin ilk kuzusu, hariç okuma yazma bilmiyordu bu çocuklar.

Varını yoğunu adamıştı bu aile oğulları uğruna , elde avuçtakini harcamış, bekliyorlardı “Allah’tan umut kesilmez ” nidaları arasında.Gözünün önünde eriyen yavrusu ,ilaçlar,tedaviler,doktorlar arasında daha da yorulan minicik bir can ve geçirilen bu hem uzun ,hem çaresiz süreç onmayacak yaralar açıyordu onların hayatlarına.

Giden gidecek belki ama geride kalanlar ne yapacaklar kim bilir gidenin ardından. 2 filiz bu imkansızlıklar dahilinde nasıl yaşayacaklardı,hazırlanacaklardı gelecek yıllara,kocaman bir ömre… 1 saatten fazla kaldım yanlarında,sohbet ettik,kitap okuduk küçüklerle azıcık.

Her yerde projeler vardı.(Tabi bu projelerin sloganlarıyla dalga geçmeyi kendine ilke edinmiş insanlar topluluğu da var.)Eğitim Gönüllüleri,Çağdaş Yaşamı Destekleme,Baba Beni Okula Gönder.Ayda sadece 4 bardak kahve parasına okumayan kızımız kalmasın…(Gazete ilanı gibi oldu)

Her gün içilen o dünyayı tavaf edip,ülkemize konuşlanmış ,kahveyi sadece haftada 3 e indirmekle yeni bir insana umut kapısı olunabilirdi,yeni bir hayat şekillenir,bir fidan yeşerebilirdi Şanlı Urfa’da ki bir köyde.Uzun denklemlere,istatistiksel verilere,ekonometrik analizlere gerek yoktu formül çok basitti işte.Sadece 7’yi 3’e indirmekle ayda 4 insan kazanabiliyorduk.

Bunları düşünmek çok mu zordu ,benim 2 arkadaşım için.Birisi Tarsus’ta bulunan ilkokul bahçesini andıran özel üniversiteden Hukuk Fakültesi mezunu olan,diğeri sosyolog fakat sırtını müteahhit (bu kelimeyi hiç sevmem,anlamsızlığını anlamakta zorlanırım) olan eşinin kabarık portföyüne dayamış olan sevgili arkadaşlarım için.
İlla hasta olmak gerekmiyordu , illa sosyal yada maddi imkanların kısıtlı olduğu bilmem nerenin dağ köyünde yaşamakta gerekmiyordu başka insanları düşünmek için.Pozitif sosyal davranışlardan bihaber bir hukukçu,topluma duyarsız bir toplum bilimci, ilerde de duyguları kör,çocuğuna sadece tüketmeyi ,bireyselliği benimseten bir anneye dönüşecekti muhtemelen.

Ne çok yanlış yapıyoruz hepimiz.Nerden başladım nerelere geldim.Mashall yardımıyla “üretme ,ithal et” anlayışının temelleri atılmış, gitgide yeni boyutlar kazanmış,benim ilkokul yıllarımda fındıklar ve sütler dağıtılmış,bugün kömürler,kitaplar ,okul gereçleri dağıtılmış ve ipin ucu kaçmış.Topluma balık tutmayı öğretmeyip,önüne balık atmayı uygun görmüş,dilenci ruhlu ,yan gelip yatan bir toplumun üzerine yeni katlar inşa edilmiştir.Ne acıdır ki insanlarımız da durumu kanıksamış ,değişim rüzgarlarını hemen kabullenemedikleri halde bu hayat tarzını benimsemişlerdir.

Yapılan bazı kampanyalar ,çalışmalar bile toplumun gerçeklerini göz önüne almaksızın planlanıyor,yerine oturmuyor , gerçek hedeflerine ,amaçlarına bilerek yada bilmeyerek ulaştırılmıyor.Sadece yanına yapıldı şeklinde bir tik atılmasına sebep oluyor yada sponsor firmanın bazı vergilerden muafiyetini sağlıyor faydalı olmayı amaçlarken faydasız hale geliyor,havada kalıyor…

Duyarlılığımız azaldı mı,yoksa ben mi çok hassasım bugün,bananecilik hepimizin hayatına girmedi mi yoksa ben mi yanlış görüyorum,empati çığırtkanlığı yaparken ,her sokakta NLP ,kişisel gelişim ,iletişim merkezleri açarken nerde kaldı bizim gönül gözümüz ,anlayamadım.

Keşke daha az görsem ben.Daha az görsem,daha az düşünsem ve en önemlisi daha az hissetsem.Keşke….

4 yorum:

Hayat Belki Bazen dedi ki...

Yorum yapmadan okudum ve evet duydum demek istedim.Ama buda bi yorum oldu dimi şimdi..

Adsız dedi ki...

tırnaklarıyla tutunan bir ceylan,
azimli,dikbaşlı,kırılgan,
sessizliği , gözleri konuşan

Muntarninyo

Dişi Geyik dedi ki...

Hayat

Yoruma açık benim sayfam,isteyen yorum yapabilir.

Muntarninyo

Sende kimsin ? Kızma ama mundar ninja ne ilginç bir nick in var.Benim dikbaşlı ve kırılgan olduğumu iddia etmişsin ,bence bu çok kesin bir yargı.Ayrıca gözlerim hiçte konuşmuyor benim,ölü balık gibi bakıyor sadece ...

Deliler Teknesi dedi ki...

Bu satırlardaki içerik ve anlatım zenginliği karşısıda ben kaybolup gittim... Kutluyorum...