Cuma, Ekim 01, 2010

Mother of The World


Esmer yada sarışın , uzun yada minyon.Hep fiziksel bir yanına vurgusu.İnce bilekleri dayanır en sert rüzgarlara , yine de kırılmaz.

Varoluşu utanmak üzerine inşa edilmiş , yazısız kuraldır.Utanmazsa aşifte , utanırsa namusludur.

Toplumsal eşitsizliğin en adaletsiz katmanı , kavram kargaşasının en belirgin yaşandığı mecradır.

Şirin midir, seksi midir, anaç mı?Yoksa bu sıfatların hepsini mi barındırır bünyesinde.

İllaki kan rengi kurdeleli , hediye paketidir satın alınan.

Tüm dünyaya karşı durur da , kapı zilinde adı durmaz tek başına.

Düşüş anı görüldüğünde , köşeye sıkıştırılan , tenhaya sürülendir.Küçük ama kadın , güçlü ama korunaksız.

Aşınmaya direnen , yontuldukça şekillenen , hem özgür , hem köle.Gönüllü işçi , obje kadın.

Gördüğü halde kör , kör karanlıklarda ışık , sıcak bir nefes , açılan şefkatli kollardır.Dik yamaçlarda geriye kayan , sabır taşı , umuttur.

Sadece ayna , cımbız değil , narin elleri kalem , ekmek tutandır.

Meşakkatli varoluşu , günümüzde iki kat iş yükü , görünmeyen emektir.Evde ev hanımı , işte iş kadını.

Pembe dizilerde hayal aleminde yaşayan değil , magazin programlarında eriyip tükenen değil , ruhunu , emeğini ortaya koyandır.

Ağladıkça yükselen , inatla daha sıkı tutunandır.Kadere boyun eğmeyen , kendi çizdiği sınırlarını , daraltan , aynı zamanda da zorlayan , karşı duran , başkaldırabilendir.

İçindeki çok sesli koroyla yaşayabilen , mabet , yaratılanların en güzeli ve yaratandır.

Tehlikeye kapı , duvar ; sevdiklerine duvarsız odadır.Vaatlerle değil , kendi gücüyle yaşayandır.

Aklının , eteğinin eksikliğinden değil , öğrenmek adına kendini ekside tutandır.Öğretmendir , çocuklarıyla birlikte kendi de büyüyen , öğrencidir.

Sürüklenen , sürükleyen , kabuk değiştirendir.Ruhunun renklerini saçlarına da yansıtan , bedeninde taşıyandır.

Periyodik kanayan , onca kayıba rağmen , diri kalan , ölmeyendir …

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Bana gücenme geldiğim için.Evini bulmuşken kapıdan dönmek olmazdı.Dergide yazdıkların ve bugüne dek okuduklarım,hepiciği burdan bambaşka.Yine kadın var fakat hak,hukuk,tarihsel gelişim,toplum perspektifi,dergideki didiklemelerini bulamadım.Janis,ADD ve Sylvia’da yok.Votkayı,rakıya kurban etmen ve saçların zaten kıyamet alametiydi.Bizim rengarenk yeleler alışılagelmişti ama sen?Altınkoza2010,senin ilklerini tarihe yazdı.Bir kurşunmu döktürsek,üzerlikmi koklatsak sana,napsak?:))))Saçların bu rengiyle,beni benden aldı.Öğle uykusundan kaçtık,parkın arkasındaki ağaca tırmandık.Bitleri bulaşır korkusuyla Meltem’e yaklaşmadık.Saat 5 oldu sonra,indik ağaçtan.Gitsek baksak öyküye,ne dersin?(Google hesabı karşılıksız vermiyor,cep tel istiyor gözü körolası-fx7.0-07)

Dişi Geyik dedi ki...

Sevgili fx7.0-07,

Google hesabın olmaksızın da tüm koordinatlar mevcut,anonim bir durum kalmamış,son derece aleni olmuşsun.Annem hep “Kapıya gelen geri çevrilmez” der,gelmişsin bir kere.

Burda bulamamaktan hayıflandıkların ucundan köşesinden var aslında,ruhumu azat edebilmenin dayanılmaz hafifliği içerisindeyim bu mevkide.

Bu sene doğum günümde geleneksel ilk törenimi düzenleyememiştim,saçlarımı o güne ithaf ettim.Rakı İzmir havasından olabilir,nede olsa Gavur şehir.Pek faydası olmaz ama kurşun,üzerlik yerine gamalı haç tavsiye ediyorum saplanmak suretiyle.

Yürekten isterdim “Hep böyle kal”ı sonsuza dek söylemeyi.Muhtemelen bıraktığımız gibi olmayacağından öykü çoktan masal oldu,şimdi dilimde değişimi sorgulayıp hiçliğe çabalayan Ortaçgil bestesi var.Fondaysa en can alıcı olanı:People ain’t no good.

Sense güzel günlerden bana baki kalansın.Büyük özlemle öperim gözlerinden.

Deliler Teknesi dedi ki...

Kadın ancak bu kadar güzel ve anlamlı tanımlanabilirdi... "Tüm dünyaya karşı durur da, kapı zilinde adı durmaz tek başına" cümlesi üzerinde uzunca bir süre düşünmem gerekti... Yüreğine sağlık, selam ve sevgiler.

Dişi Geyik dedi ki...

Çok uzunca kafa yoruyorum bu "Kadın" başlığı altında,hatta belki biraz gereksiz.Yalnız yaşayan kadınların,kapı zilinde babasının,ağabeyinin,oğlunun ismi yada soyadına ihtiyaç duymamasını istiyorum ...

zihni örer dedi ki...

Kadının doğasındaki zig-zag'lı durumdur haz indüksiyonunu elektro-mutluluk kıvamına çeviren. Aynı zamanda, "farkındalığı" dik tutan en büyük kışkırtıcı.
Amaaa, kendini farkındasızlığa kilitleyen tarihi misyonerlere (özellikle dinlere) bağımlılığı perçinleyen durumu nasıl izah edilebilir?

Dişi Geyik dedi ki...

Sahip oldukları açısından varoluş anından itibaren şanslı bir yaratık kadın.Duyguları dalgalanırken geçmediği renk,almadığı ışık yok.

Kadın kendini farkındasızlığa kilitlemez , şartlar uygunsa,bakış kırbaçlarını umursamadan,eninde sonunda doğru bilinen yanlışlara başkaldıracaktır.

"Toplum" bilincinin,çıkarların üstünde olduğu Güneş ülkesinde yaşamıyoruz.Farkındasızlığın temel sebebi olarak din yada dinlerin yanlış yorumlanması,çıkarlar doğrultusunda kullanılması,erkek egemen toplum ve kadın eğitimsizliği gösterilebilir.Kendi doğruları olabileceğini hayal bile edemeyen,erkeklerinin sınırlarında nefes alan kadınlar yaşıyor bu ülkede.

Eğitimsiz,bilinçsiz toplumlarda;insanları belli bir düzene sokabilmek için din kullanılır.Başkalarına zarar vermenin yanlışlığı değil,cehennemde yanma korkusu insanları zapt edebilmeyi daha kolay hale getirir.

Televizyonda her gün evlilik zorunluluk,kuralmış gibi,his değil mal varlığı pazarlığı yapılan,kurbanlık koyun seçer gibi eş seçilen evlilik programları,uzmanların çözmesi gereken psikolojik bir travmayı,dram şeklinde her hafta önümüze sunan tecavüz temalı dizileri,çocuk tecavüzlerini normal karşılayan hatta üzerini kapatmaya çalışan devlet görevlilerine baktığımızda;özellikle de bütün önemli kurumlarda,karar alıcı koltuklarda bu kadar çok er kişi otururken,eğitimsizliğin giderilmesi konusunda erkeklere düşen rol oldukça büyüktür.

Erkek çocukları da annelerin yetiştirdiği düşünüldüğünde,kadının eğitimsizliği salt bağımlılık olarak nitelendirilemeyecek,cinsiyet ayrımı olmaksızın,tüm insanlığı etkileyen,göz ardı edilmemesi gereken genel bir sorundur.

“Her insan;herkes karşısında,her şeyden sorumludur” F. M. Dostoyevski

Adsız dedi ki...

Cok guzel bir yazi olmus. Zevkle okudum.

Eleştirel Günlük dedi ki...

Nazim'in dizelerini hatirlatti...

Ve kadınlar bizim kadınlarımız:

korkunç ve mübarek elleri

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen

ve soframızdaki yeri

öküzümüzden sonra gelen

ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız

ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki

ve kara sabana koşulan ve ağıllarda

ışıltısında yere saplı bıçakların

oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan

kadınlar,

bizim kadınlarımız